Bu yazı öncelikle insanın evrensel olarak yaşadığı bir döneme dair ruhsal genellemeleriyle ilgilidir. Her kavram gibi ergenlikte beraberinde bir takım önyargıları getiriyor. Hatta “ergence” diye bir tabir var ki çoğunlukla bir alay ve aşağılama sıfatı gibi kullanılıyor. Bu kullanım ergenler arasında; “makyaj yapan, kendini fiziksel olarak beğendirmeye çalışan, arkadaşlarıyla karşı cins hakkında dedikoduya benzer konuşmalar yapan, dersler değil de yetişkinlerin dahil olmadığı etkinlikler, giyim tarzı, ilgiler ve argo konuşmaların yer aldığı gruplar içindir. Yetişkinler ise bu dönemi kendi çocuklarının yakalanabileceği bir hastalık gibi görüyor. Çünkü onları tedirgin ediyor. Artık, çocukları; bildikleri akıllı, uslu, söz dinleyen ve kontrol edebildikleri kişi olmaktan çıkacak gibidir. Aynı zamanda ergenliğin bir dönem olması, gelip geçiciliği hatırlattığı için rahatlatıcı bir yanı da olabilir. Süresi ne olursa olsun her değişim gibi bu da var olanı sarsar. Müzik değişince oynanan oyun da değişir. Ayak uyduramayan oynamayı sürdüremez. Yani kuralar değişir. Ergenin bir zamanlar çocuk olduğunu, anne ve babasıyla ilişkide gelişen bir yapısı olduğunu sıklıkla unuturuz. Ergenin kendisi de aslında bunu unutmak ister. Çünkü çocukluk; zayıflık, yetersizlik olarak yaşandığı için utanç verir. Utanç veren bir şeyi gizlemek lazım. Ondan uzaklaşmak lazım. O yüzden anne babadan da uzaklaşılır. Bu, bir babanın:” nasıl oluyor da bizim değil de arkadaşlarının dediği onun için önemli oluyor, bizi değil de onları daha çok önemsiyor!” sorusuna cevap gibidir. Yani çocukluktan uzaklaşıp büyümek istiyoruz. Ama nasıl biri olarak? Nasıl biri olacağız… Dünyayı ve hayatı etkileyecek biri. Artık çocukluğun “pasif “konumundan hareketin yer aldığı “aktif” pozisyona geçiş isteği hemen göze çarpar. Hayal dünyalarında onu izleyen birilerine nasıl göründüğü ile ilgili idealler var.” Hayat benim etrafımda yaşanıyor.” duygusu hakim oluyor. Ebeveynler ve onların değerlerini değersizleştirmek biraz bununla ilgili olmalı. Bu yolda benzeşmek ve ayrışmak iki önemli amaç görünüyor. “Arkadaşlarım beni kabul etsin, onlar gibi olduğumu hissedeyim ama bazı yönlerimle onlardan farklığımı ortaya koyayım.” Bu arkadaşlarla hem bir dayanışma hem de bir rekabet demektir. Bitmek bilmeyen bir “kendini var etme” ve “kendini kanıtlama” sürecine girmiş bulunuyoruz. Arkadaşlar önemli bir referans noktası olacaktır. Karşı cins tarafından beğenilme, seçilme; kendi cinsi ile işbirliği ve rekabeti yaşayabilmek önemlidir. Hayatın içinden geçerken ergenlik ve sonrası duygu düşünceleri ele alan aşağıdaki şarkı sözleri bize bazı şeyleri daha çarpıcı bir şekilde ifade ediyor:
Ayrıntılar Hep çok şey istedim Beğenilmedim Sevenler de oldu Bu kez ben kaçtım Birkaç kez âşık oldum Her şeyi yıkıp geçtim Daha çok gençtim Fark etmemiştim Yaşadık Öğrendik Herkes başka biçimde Taşırım hala ayrıntıları İçimde Bir köşem var Adım belli Sevdiklerim artık yanımda Bir mirasyedi gibiyim Yatarken bu kumsalda Ben mutlu Sen umutlu Beklentiler var Yaş elli Hayat sürgit değil Sonu başından belli Hiçbir şeye inanmadım Uğrunda ölecek kadar İnananlara imrendim O zaman yaşamak çok kolay Yıkılan duvarlar gördüm Coğrafyanın değiştiğini Hiç kimse değiştiremedi Güçlünün haksızlığını Yaşadık Ve öğrendik Her şey birbirinin içinde Taşırım hala ayrıntıları İçimde ( B.ORTAÇGİL) Ergenlik çocukluğun bir restorasyonu mudur, yaşayanlar bilir. Nusret KOÇ Psikoterpist/Klinik Psikolog